25 Ocak 2008 Cuma

ARTVİN HALK OYUNLARI

İlde halen dört dil konuşulmaktadır; Türkçe resmi dil, Gürcüce ve Lazca yerel diller. Lazca Arhavi ve Hopalılarca konuşulmaktadır. Borçka, Muratlı, Göktaş, Camili ve Meydancık yörelerinde Gürcüce konuşulabilmektedir. Hemşin’de ise yerli halkın Hemşince dediği, kimi dilbilimcilerinse arkaik Ermenice olarak nitelendirdiği bir dil konuşulmaktadır. Adı geçen dillerin yarattığı “ortak kültür” bugüne kadar karşılaştırmalı olarak incelenmemiştir. O nedenle yarattıkları benzerlikleri ve farklılıklarını bilemiyoruz. Bu konuda da her yerde olduğu gibi devletin resmi politikası egemen olmuştur. Örneğin Artvin İl Genel Meclisi 1927 yılında İl dâhilinde Türkçe’den başka dillerle konuşmayı yasaklamış ve bunu karara bağlamış. Muvahhit Zeki Bey, 1927 yılında basılan Artvin Vilayeti Hakkında Ma’lumat-i Umumiye adlı kitabında bu konuda önemli bir tanıklık yapmaktadır: “Artvin ve çevresinde birkaç köy ile Acara ve Çürüksulular Gürcüce bilir ve konuşurlarsa da asırlarca komşu olarak, hatta iç içe yaşamış ve sıkı ilişkileri olan iki ulus için dil tek başına milliyetin belirlenmesinde yeterli bir kanıt sayılamaz. Çünkü, Çürüksu ve Acara’da Gürcüce konuşulduğu gibi mükemmel Türkçe de konuşulur ve yazılır. Özetle söylemek gerekirse Tiflis çevresinde çoğunlukla Türkçe bilen ve konuşan Gürcülere Türkçe bildikleri için Türk denemeyeceği gibi Gürcüceyi bilip gerektikçe konuşan Acara ve Çürüksu’nun Türk olan halkına Gürcü denilemez. Kısacası “dil” konusunun Batum ve Artvin yöresi halkının milliyetini belirlemede bir ölçü sayılması asla doğru değildir.” (s.146) Artvin, Karadeniz Bölgesi’nin, Doğu Karadeniz bölümünde yer alır. Osmanlı Devleti sınırları içindeyken 1878 Berlin Antlaşması’yla Rusya’ya bırakılan Artvin, sonraları tekrar Osmanlılara geri verildi. cumhuriyet sonrası il yapılan ve 1936’dan 1956’ya değin Çoruh adını taşıyan ilin adı, bu yıldan sonra Artvin olarak değiştirildi. Bugün Artvin denilen yerler İÖ’ki dönemlerde Coroksi/Çorok/Kolkis olarak anılıyordu. Yöreye ilk yerleşen Gürcü kabileleri bugünkü Çoruh Irmağı’na bu adı vermişti. Cumhuriyet öncesinde, özellikle Osmanlı Dönemi’nde yöreye verilen “Livane” adı, Hurri ve Ermeni dillerindeki “Nigali”nin dönüşümüyle oluşmuştur. Bugünkü Artvin adının anlamı bilinmemektedir. Önceleri, Artvani olarak kullanılan sözcük giderek Artvini olmuş, son olarak da Artvin biçimini almış. Artvin bölgesine ilk yerleşenlerin Orta Asya’dan gelen Hurriler olduğu sanılmaktadır. Yazılı kaynaklarda Hurrilerin İÖ 2000 yılından başlayarak bölgeye yerleştiği ve çeşitli devletler kurduklarını belirtirler. Bunlar arasında Hayaşa ve Azzi krallıkları bilinenleridir. Derelerin Kimliği İnsanlar gibi derelerin de kendi öyküleri var doğal olarak. Örneğin Berta Deresi: Karçal Dağları’nın doğu yamaçlarından Imerhev Deresi adıyla doğar. Cerat Suyu ile, kavşak anlamına gelen “Şartul” yöresinde, birleşir. Şartul’dan sonra bu suya Kaçkal Suyu da karışır. Bundan sonra Berta deresi adıyla akmaya başlar. Bu dere, Ardanuç Suyu ile birleştikten sonra Çoruh Irmağı’na katılır. Oradan da Karadeniz’e, tuzlu sulara... Meğer sürekli kimlik değiştiren derelerde yıkanan çamaşırları giyinmiş Artvinliler. Halk Oyunları Oyunların çalgıları: Meydanlarda davul-zurna, davul-klarnet, tulum, garmon. Meydanlarda ve kapalı yerlerde Akordion, Armonika, Kemençe, Klarnet, Tar, Tulumzurna Acara sallaması, Acara sarması – Erkek. Kadın, Toplu Acara kız – Ağır bar (üç ayak) – Türkülü, Kadın, Erkek-Toplu Ahçik barı (Ermeni Kızı Barı) – Kadın-Toplu Akışta – Erkek, Kadın, Karma, Çift-Toplu Arhavi canlısı – Artvin barı, Atabarı – Bar, Erkek, Kadın, Karma Artvin Timurağası – Arşın mal alan – Aşırma barı – Azerbaycan, Azerbiycan, Baycan, Bican, Edilbecan – Kadın, Erkek, Tek, Toplu Birgel – Borçka horonu – Berta Oyunu – (Bak. Deli horon) Çalika – Cezayir ağırlaması – Cilveloy – Şarkılı, Kadın. Toplu. Coşkun Çoruh – (Bak. Deli horon)- Türkülü, Erkek, Kadın-Toplu Çift Basma, Çiftayak – Erkek, Tek Daldalan, Daldolan – Daşni Çorç – (Bak. Ondört) Deli horon, Salıyabasa – Horon, Erkek Deli kız, Kız belin incedir – Develi – Döne, Döney – Kadın, Toplu Durgun Çoruh – Düz bar – Bar, Erkek, Kadın Düz horon/Adi horon/Vazriya Düzhoronu/Vara Gele – Erkek, Kadın, Toplu. Ermeni barı – Bar, Kadın, Erkek, Karma Gülenber – Hançer barı – Erkek, Çift Hemşin horonu, Sıksaray – Erkek, Toplu. Hoş Bilezik – İsasor Sallaması – Kabak Havası – Kaç gel, Kaçıgel – Kama oyunu – Erkek, Çift-Toplu Kapani – Karabağ – Erkek, Kadın, Tek-Toplu Karadeniz horanı – Horon, Erkek Karşıberi – Kazaska – Kedi – Taklitli, Karma, Çift Kıvrak Çoruh – Horon, Erkek Kız Horonu, Roza – Türkülü. Kadın. Kobak – (Yusufeli)- Türkülü, Erkek, Kadın-Toplu Koçeri, Koççarı – Şarkılı. Kadın, Erkek, Toplu. Köçek – Erkek, Tek-Toplu Köroğlu, Köroğlu oyunu – Erkek, Çift Kürt barı – Bar, Erkek Laçin Barı – Lale Barı – Livane – Mektepli Tamzarası – Halay, Erkek, Kadın, Karma Mendo Barı – Kadın, Erkek, Çit-Toplu Muğrul Basması – Ondört – Kadın, Erkek, Karma, Tek-Toplu Ortabatum – Horon, Erkek Papilat – Polka – Kadın, Erkek, Çift-Toplu Refo – Roza – Sallama, Sallama horonu – Horon, Erkek Salyabasa – Sarhoş Barı – Sarı Çiçek, Sarı Kız – Kadın, Erkek, Karma, Çift Sarı Seyran, Sarı Zambak – Sarma – Sasa – (Bak. Kıvrak Çoruh) Şahlan, Şeyha – Kadın, Erkek, Şavşat Barı – Şeyh Şamil, Şamil oyunu – Erkek, Kadın, Tek-Toplu Sol Ayak Barı – Sürmeli Barı – Tahtakıran – Tamara, Taşkıran – Karma, Çift Tamaşa – (Gürcü oyunu)- Toplu. Şarkılı Tanzara, Tamzara – Bar, Kadın, Erkek Tarama – Tavuk Barı – Temurağa, Temurağa, Temürağa – Halay, Erkek Tersine – Teşi – Kadın, Toplu Tillara – Uzun dere/İncedere – Kadın, Toplu Ürüm, Dört Kilise Titremesi – Yengecan – Zurna horonu – Horon, Erkek. (88 oyun) Halkı Gürcüce konuşan Camili, Muratlı, Borçka ve Göktaş kesimlerinde armonika denilen bir çalgı ile söylenip oynanan birçok Kafkas şarkı ve oyunları var.Artvin Halk OyunlarıATABARI 1936-1937 yıllarında Artvin oyun ekibi, Büyük Atanın isteği ile Balkan Festivaline çağrılır. Murat Coşkun ve Ahmet Çevik in anlattıklarına göre ekip, Halvaşi Servet Başkanlığında Hüseyin,Murat,Ahmet,Ziver,Tahsin ve Ali Beylerden kuruludur. Çağrı üzerine yola çıkan ekip 20 günde Tophane’ye ulaşır. Görevlilerce karşılanan ekip, konuk ekiplerle tanıştırılır. Büyük Ata, kırk gün, kırk gece süren eğlenceleri özellikle izlemektedir. Dolmabahçe sarayında gösterilerin yapıldığı salon hınca hınç doludur.Ata Savarona ile gece saat 11.00-11.30’da, bandonun vals çalışı ile gelirler. Artvin oyun ekibi, o gece yazýlýmın sunucusudur.Murat Coşkun, bu geceyi şöyle anlatmaktadır:”Oyunlarımız; Düz horon, Deli Horon,Sasa Artvin barı ile oynayacağımız bugünkü Atabarı idi. Oyunlar beşer dakika ile sınırlıydı. Çağrıldık; diğer oyunlar bitip sıra Artvin barına gelince, salon çınladı. Öteden beri Atayı gözle izliyordum. Yerinden kalktı, piste doğru ilerledi. Ziver’le Hüseyin Gürelin arasında oyuna girdi. Atayı gören diğer büyüklerde kalktılar. Oyuncular yirmi beş otuz kişi oldu. Benden pınar gibi ter akmaya başladı. Ata’nın oyununa çalgı çalmak zordu. Gecenin en coşkun bölümü olan buan, yirmi dakika sürdü, Ata ve yanındakiler ayrıldıktan sonra bizler Maradit Deli Horonu adı ile “ Şimdiki hemşin horonu” oynadık ve gösteri bitti.Park Otelde ekiplere verilen yemekte Ata özel beğeni ile Artvin ekibine birer kadeh rakı sundular. Bizler teşekkür ile karşılık verince, üçer tane badem verdiler. Yemedik, sakladık. Artvin’e dönüşte Valimiz, gezi izlenimlerimizi dinlemek üzere bizleri topladı. Bizde söz arasında Atanın bizimle oyun oynadığını anlattık. Bademlerini kendilerine sunduk.İşte bu izlenimlerin verdiği duygu ve düşünce ile barın adının Atamızın adı ile ölmezleştirilmesi ve Vali Beyin bizlere önder olmasını istedik. Uygun buldular. Anımsadığıma göre, Ataya çekilen tel, şu anlamda idi: Balkan festivalinde ekibimizle lütfederek oynadığınız Artvin barını “ATABARI” olarak adınızla ölümsüzleştirmek istiyoruz, izninizi dileriz. Gelen yanıt (cevapta) ise uygun bulunduğu “Muvafıktır” şeklinde belirtmekte idi.”İşte Atabarı, o günleri yaşayanların anlatımı ile Atatürk’e atfen “ATABARI” ismini almıştır. Oyunda sayı sınırı olmayıp, kız-erkek-karma veya yalnız kız, yalnız erkek olarak ta oynanır. Oyun, sağ yay üzerinde yarım daire, başlangıç ve bitişte düz çizgi halinde oynamaktadır. Oyun, günümüze kadar geleneksel forumları içerisinde sergilenmiştir. (Kaynak: Sarı Çiçek Aylık Halkbilimi Gazetesi-Artvin), 19 Temmuz 1973 (Mustafa AZİZAĞAOĞLU) AHÇİK BARI-AKÇİK BARI Ahçik barı, atabarı oyununu andırır. Farklı olarak figürlerin sağa ve sola yapılarak vuruşları vardır. Tek sıra bağımlı, sağ yönden çizilen yay üzerinde oynanır. Ahçik barı, bir çok oyunda olduğu gibi yine düğün,bayram ve eğlencelerde yalnız kadınlar tarafından oynanan bir oyundur.Oyunun geleneksel tavrı yarım daire biçiminde sağ yay üzerinde oynanan düzenlemeler, oyunun geleneksel tavrı içerisinde yapılmıştır. CİLVELOY Cilveloy, genellikle halka yapısı biçimde oynanan bir kadın oyunudur. Oyun oynanırken, atma türküler söylenerek karşılıklı soru ve cevaplarla oynanan oldukça estetik bir yapıya sahip, sağa sola yürüme ve üçleme figürlerinden oluşur.Cilveloy, düğün ve eğlencelerde daha çok türkü olarak söylenip kadınlar tarafından oynanır. Oyun, ismini türkü sözlerinden almıştır. Oyunda anlatılmak istenilen tema beğenme, beğenilme ve kur yapma gibi genelde düğün ve özel eğlencelerde oynanır. Halka yapısı biçiminde oynanmaktadır. COŞKUN ÇORUH Yöremizde, bahar aylarında kar sularının erimesi, yağmurun yağması ile çeşitli dere ve ırmakların Çoruh nehrine dökülmesi sonucu azgın bir hale gelen nehir, bölge halkımıza çoğu zaman mal ve can kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle oyun, Çoruh’u konu alarak, yaz ayları durgunluğu ile bahar aylarındaki azgın anlarını sergilemektedir. Oyun kapalı halka içerisinde ağır olarak başlar; hareketler anında hızlanarak devam ettirilir. Oldukça sert oynanan bir oyundur. Ağır bölümleri ezgi ile oynanır. Hızlı bölümleri ise sadece ritim eşliğinde oynanır. Oyun, yalnız erkekler tarafında oynanır. Oyun anonim olup ilk kuran kişi hakkında kesin bulgu yoktur. Oyunun başlangıç ve bitişi, düz çizgi olup, halka yapısı içinde oynanır. Belli sayı sınırı yok; ancak, çok kalabalık sayılarla,oyun, hızlı olması yüzünden oynanmaz. Oyun, herhangi bir düzenlemeyle şekillendirilmemiş, geleneksel formu içerisinde oynanır.DELİ HORON Deli horon, halka yapısı içinde oynanan, Artvin’in temel oyunlarından biridir. Horona “Deli” ön adının takılması, oyunun “deli dolu” diye tabir edilen biçimde oynanmasından kaynaklanmaktadır. Figürlerin birçok bölümü gerginlik, sertlik ve gerilim içerisinde canlı olarak yapılması, oyuna bu niteliği kazandırmaktadır. Oyunda coşkuyu sağlamak için, atılan uzun nağaralar (Kıcına) esastır. Komut, veren tarafından her figürü belirleyen yöresel tabirlerle (Yöresel sözlerle) anında verilir.Örneğin : Başla, başla-işle, işle kollar üste, Kollar siya-kındır oyna, Dura dura-Kollar çabuk-Gel oguna diza-Vuur orta topuk gibi belli komutlarla oyun yönetilir. Oyunu oynayanlar, belli bir sayı ile sınırlanamaz; genellikle açık hava ve harman gibi yerlerde oynanır. Oyunun kaynakçası hakkında ve hazırlanışı, oynanışı, hareketliliği yörede birlik, beraberlik ve dayanışma sembolü olduğuna, kararlılık ve güçlük ifadesini belirttiği yolunda ortak düşünceye varılmıştır.Halk arasında bu oyuna ilişkin olarak, deli horon oynanan yerde “Kırk yıl ot bitmez” sözü yaygındır. Oyun, ayrıca bazı kesimlerde (Kuçen deli horonu, Koca bey deli horonu) gibi isimlerde oynanır. Oyun kuran kişi bilinmeyip Artvin ve beldelerinin en güzide oyunudur. Yalnız erkekler tarafından oynanır.DÖNE Döne oyunu, bir genç kızın elinde aynası ile yüzüne bakarak kaşlını, gözünü, saçlarını düzeltmesi ile ve oyun içerisinde de görüldüğü gibi her yöne dönüşü ile, genç kızın kendi kendini süslemesi ile, haz duyarak kuruntu içerisinde oynanan bir oyundur.Oyun, tek sıra bağımlı sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içerisinde yer alan döne “Dönüş” figürlerinde döne ismini alır. Öne çift sol,çift sağ ayak çıkararak sola ve sağa çift sağ ayak çekerek yine öne ve yana el çırparak, dört yönlü dönerek, öne çöküş yaparak belli sırayla oynanır. Oyun komutları “hop” diye verilir. Oyun, beğenme,beğenilme temalarını işleyip sadece kadınlar , genç kızlar tarafından oynanır. Belli bir sayı sınırı olmayıp oyunu ilk kuran kişi kesin belli olmayıp anonimleşmiş bir oyundur. DÜZ HORON – VAZRİYA DÜZ HORONU – VARAGELA Yukarıda üç isim altında toplanan bu oyun, yörede değişik isimlerle oynanmasına rağmen, aynı karakteri taşıyan bir oyundur.Düz horon, genellikle düğünlerde kız ve erkek tarafından birleşerek, dostluklarının sembolü olarak, çoğunlukla yüz açımı törenlerinde oynanan bir tür oyundur.Düz horon, halka yapısı biçiminde oynanan temel oyunlardan olup, hareketli, estetik, oldukça canlı bir oyundur. Oyuna düz horon denmesinin (Bazı yerlerde adi horonda) iki neden olabileceği kanısındayız. Birincisi, genellikle düz horon , düz bir alanda (Harman) da oynanmasından benzetilmiştir. İkincisi ise, Çoruh nehrinin durgun anlarını sembolize etmiş olması, oyuna, zaman zamanda durgun Çoruh’ta söylenir. Oyunun başlangıcından bitişine kadar, belli bir tempo ve coşku ile oynanması, uzun nağraları ile oldukça estetik bir yapıya sahiptir. Oyun, belli bir sayı ile sınırlanamaz. Yörede en çok oynanan bir oyundur ve en kalabalık kitlenin katılımıyla, büyük bir coşkuyla oynanır. Oyun, çeşitli isimler altında tek karakterde oynanan oyundur.HEMŞİN HORONU Hemşin horonu, yörede yaşayan “hemşinliler” tarafından oynanan bir oyundur. Daha çok sahil kesimi , Hopa civarında, halka yapısı içerisinde, genellikle tulum eşliğinde oynanır. Oyun 7/8 ritimle (7/8’lik) oynanır.Artvin civarlarında, bir düğünde gençlerden kurulu bir oyun ekibinin, gösterisinde oyunun oynandığı yerin tahtadan; yani ağaçtan yapılan bir zemin üzerine sertçe vurmaları, sıçrayıp düşmeleri sonucunda sahnenin çökmesi, bir benzetme ile oyuna “Atom” denmesine neden olmuştur.Hemşin oyunu, yine kendi komutlarıyla yönlendirilir. Örneğin: Siya, siya-Savuş, savuş-Geldum, geç-Geçte,dura-Geldi Hemşin gibi tabirlerle söylenip belli bir sayı ile oyuncular sınırlanamaz. Oyunun oldukça sert ve akıcı olması, yöre oyunlarının tipik örneğidir. Oyun, yalnız erkekler tarafından oynanır.KARABAĞYöremizin coğrafi konumu , arazi ve iş gücünün çok zorlu şartlar içerisinde yapılması nedeni ile hayırlı işler, kız köçürme, oğlan evlenmelerde düğün ve nişan gibi törenler genelde iş gücünün az olduğu güz aylarına bırakılır. Ancak, “gönül ferman dinlemez” deyiminden yola çıkan bir genç oğlan, bir kıza deli gibi vurulur. Kara sevdaya düşer. İş, güç, yaz, kış, bahar, dinlemez; yaz aylarında aile büyüklerini kız evine elçiliğe gönderir. Fakat, yukarıda bahsettiğimiz gibi tabiatı ile kız evi büyükleri, “yaylalar insin, bağlar bozulsun hele bir bakalım” gibi sebeplerle geri çevrilir. Yaylaların bozulması, bağlardaki hasatın toplanması, kız hazırlığının tamamlanması, karşı dağlara kar yağması ile belli olurmuş. Aşık genç, her gün kalkıp dağlara bakarmış; kar ne zaman yağacak diye Nihayet bir sabah kalkar ki, karşı dağlara kar yağmış; gencin aşırı haz duyması ve sevinci ile dağa doğru “kara bak! Karabağ” diyerek, hem oynayıp hemde bağırarak dağa doğru koşmasıyla sevincinden kaynaklanan bir aşık oyunudur. Karadağ, tema olarak Azeri kökenli olup, aynı sevinci paylaşan kızın da öyküsünü konu olarak, karşılıklı oynanan bir oyundur. Oyunu ilk kuran kişi bilinmemekte, oyun bir kız-bir erkek tarafından solo gösteri nitelikli, beğenme, beğenilme sevgi ve aşkı konu alır. Düğün ve özel eğlencelerde çok oynanır. Belli sayı sınırlamadan, isteyen kızlı-erkekli kalkıp oynarlar.KOBAK Kobak bölgemizde bir köy adıdır. Oyun halka yapısı biçiminde genellikle tulum eşliğinde erkekler tarafından oynanır. Bu oyun Yusufeli ilçemizin yakınında Kobak köyünden adını almıştır. Oyun içerisinde, belli bir yerde, ezgi değişir ve bu bölümde türkü söylenir. Sonra tekrar oyun müziğine geçilerek, oyuna devam edilir. Oyunun kaynaklanması Çoruh nehri ile de ilgilidir. Oyun içerisinde bazı figürler, Çoruh nehri üzerinde kürek çekme hareketlerini gösterir.Kobak oyunu, belli başlı komutlarla, Topal, topa-İşle, işle-üç vur sağa, üçte sola çek kürek çekha vurdu kobak gibi terimlerle kendine özgü bir oyundur. Oyun, halk arasında sıkça olarak genelde erkekler tarafından oynanır; kız-erkek karmada oynanabilir. Daha çok düğünlerde harmanda oynanır. Belli bir sayı sınırı yoktur. Oyun, halka yapısı biçiminde oynanır. Oyun, ismini bir köy adıyla almıştır. Oyunu ilk kuran kişinin o köyden olması gibi, kesin bir bulgu yoktur.KOÇERİ-KOÇÇARİ Koçeri, adını bir erkek isminden almıştır. Bu kişi , çok gezen, çok dolanan, yerinde durmayan bir kişidir. Hâlende günümüzde çok gezenlere derler ki tabiri caize “Koçeri misin, ne gezip duruyorsun?” Bölgede, genç kızların bir kahramana olan duygu ve çağrısını dile getirir bir oyundur. Genç kızların bir koçeriye vurulmasıyla onun gördükleri zaman beğenilmek maksadıyla oynadıkları bir oyundur. Oyun oynanırken bu kahramanı da şöyle davet ederler. “Oy ninni koçeri, sallanda gel içeri” diye oynanıp söylenerek, mısralarla kahramanı davet ederler.Oyun, halay yürüyüşü gibi başlar; hızlanma çapraz ve çöküş figürlerinden oluşur. Oyun, halka yapısı biçiminde oynanıp belli bir sayı sınırı yoktur. Oyunu kuran kişi (Koççari) isimli bir erkek olduğu araştırılmış olup, genç kızların bu koççariye karşı duygularını dile getirmeye çalıştıkları bir oyundur.MENDO BARI Araştırmalara göre “Mendo”, bir erkek ismidir. Aynı kişinin, oyunu, kendisinin uyarladığı bilinmektedir. Kişinin, haz duyarak oynadığı söylenmektedir. Oyun ağır hareketlerle başlar; birden hızlanan bir tempo ile devam eder. Oyun içerisinde çok yönlü dönüşler olup, tek sıra bağımlı ve sağ yöne çizilen yay üzerinde oynanır. Oyunun içindeki üçleme figürleri, diğer oyunların bir çoğunda görülen tipik figürlerinden biridir. Yürüyerek ayak çekme, üçleme, çöküş gibi figürlerin belli bir sırayı takip ederek, yavaş ve hızlı bir şekilde oynanmasından oluşur. Oyun, kişinin adını konu alan bir oyundur. Oyun, kızlı-erkekli veya yalnız erkekler tarafından da oynanır. Oyun kişinin kendini gösterme amacı ile daha çok düğünlerde oynanır.SARI ÇİÇEK (SARI KIZ)Sarı çiçek, yörede çok yaygın bir oyundur. Yörede, sarı kızın,etkin olması konusunda birçok rivayetler vardır. Ancak bunlardan biri, en sağlıklısıdır. Yaptığımız araştırmalara göre 1124 senesinde Çoruh boylarında yerleşen Hıristiyan Kıpçak Türklerini,Müslüman yapmak maksadıyla Mısır’dan, adı “Şehsan” olan Şeyh, kuvvetleri ile Çoruh vadisine gelirler. Orada bulunan Benek hakimin,sarışın,gökyüzü kadar güzel,sarı saçlı kızını görünce aşık olur. Şehsan ile kızın arasında büyük bir aşk başlar. Kız, müslümanlığı kabul eder; ancak, babası buna asla razı olmaz. Kızın babası Şehsan’ın kuvvetleri ile çarpışmaya başlar. Benek hakimi üstün kuvvetleri ile çarpışma sonucunda Şehsan’ın ordusunu bozguna uğratır. Şehsan sevgilisini yanına alarak, tüm ordusu kılıçtan geçirilir.Şehsan ve sevgilisi sarı kız, kurtulma ümidi ile dağın yamaçlarına doğru kaçmak isterler. Benek hakimi askerleri tarafından görülür ve peşlerine düşülerek şehit edilirler.Oyunun bu olaydan kaynaklandığı, Şehsan’ın sevgilisi Sarı kızın nazı ve sonra aşklarının birleşmesi arasındaki öyküyü temsil ettiği kabul edilir. Oyun, düğün ve daha çok eğlencelerde oynanır. Bir kız, bir erkek tarafından sevgiyi, aşkı ve naz yapmayı konu almıştır.ŞAVŞAT BARI (Çift Jandarma) Şavşat Barı, genellikle türküsü söylenerek oynanan diğer bar türlerinden, üç ayak,ağır bar gibi isimler altında toplanıp oynanan bir oyundur.Oyunun bulgusu ise, çok eski tarihlere dayalı bir aşk öyküsüdür. İki genç arasında büyük bir aşk başlar. Bu karasevdayı bilmeyen kalmaz. Birçok insan, bu gençler için nağmeler yapıp türküler söylerler. Artık kızı istemenin zamanı gelmiştir. Genç oğlan, kızı istetir; ancak, kız babasının kesin razılığı olmaz. Her şeye rağmen geri çevirir. Kızını bir başkasına (Beşik kertmesi) sözlemiştir. Bahar ayları gelince köylerden, yaylalardan göç başlar. Bu göçler halk arasında büyük eğlencelerle tertiplenir.; bunlarda yer yer isimlendirilir. Bu mevkideki ismi ise (Vargoda) yayık yaylamak, yayla zamanı eğlenceleri olarak bilinir. İşte bu tarihlerde, genç oğlan,sevdiği kızın verileceği genci vurur ve köyden kaçar. Köy halkının yaylaya çıkmasını bekler ve o gün gelir. Köy halkı, bin bir eğlence masallarıyla göçe koyulur. Uzunca bir yol aldıktan sonra, ilk konaklayacakları mevkie gelirler. O düzlüğün, yani mevkinin ismi (Vaket)’tir. Vaket’e gelirler. Genç oğlan, sevdiği kızında orada olacağını bildiğinden, bunu takip eder. Köy halkı burada eğlenmeye başlar. Davul,zurnalar çalınır;türküler söylenir.; oynanır; koçlar kesilir; kebaplar vurulur; yiyilip içilir. Genç oğlan, halkın arasına gelir; uzaktan sevdiği kızı gözler,kızda sevdiğini görür ama, bir türlü yaklaşamazlar. Bakışıp hasret giderirler. O arada genç kız, birde ne görsün, karşıdan iki jandarma geliyor; sevdiğini götürecekleri genç kızın içine doğuyor. Genç kız, acılar ve üzüntüler içerisinde ağlayarak jandarmanın görünmesiyle ağıt yakarak bu türküyü söylüyor ve ağlıyor.Oyunun türkü sözlerinde ise, Çift jandarma geliyor kaymakam konağından, Fiske vursam kan damlar, kırmızı yanağından,böyle esinlendiği gibi birde, Cebi dolu paketi, giyme yeşil caketi, Yar Allah’ın seversen, gel dolanak Vaketi’nde ise sevdiği genç, yeşil bir ceketle oraya gelir; bu, tanınırsın anlamında. Gel dolanak vaketi ise, kaçmak anlamında sevdiği gence çağrı yaparak söylenen bir türküdür.Daha sonra bu öyküyü yaşayanlar, gençlere atfen ve hatırlamak, yaşatmak maksadıyla halk arasında türküsü söylenip oyuna dökmüşlerdir. Oyun, halk arasında sıkça oynanan bir oyundur. Belli bir sayı sınırı yoktur; kız-erkek genelde karma olarak oynanır. Oyun, çizgi ile başlayıp yarım daire sağ yay üzerinde oynanır. UZUN DERE Uzun dere, yörede, gelinin (Puhaça) yoğururken genç kız ve kadınlar tarafından oynanan bir oyundur. Uzun dere “İnce dere” , yörede bir yer ismidir. Oyun. İçerisinde anlatımı bu yörede daha çok yapıldığı için, ismini bu bölgeden almıştır. Uzun dere oyununu oynayan oyuncuların ellerinde buğday, arpa daneleri, oyunla birlikte gelinin başına serpiştirilir. İnanışa göre gelinin rızıklı, bereketli olması inancı ile temsil edilir.Gelin, hamur yoğururken teknenin içine lira veya bozuk para atılır. Bu da aynı anlam içerisinde, gelinin, bolluk bereketlilik getirme inancını simgeler. Hamur pişirildikten sonra etrafındakilerce yenmesi için parça parça kırılıp dağıtılır. Ekmeğin içindeki para kime çıkarsa, uğurlu sayıldığından saklanır. Ekmeğin içinde para çıkan kişi genç kız veya erkekse, bu parayı gece yastığının altına koyup yattığı zaman, kendi kısmetini görürmüş diye inanılır. Oyun, düğünlerde yüz açımı töreninden sonra damat evinde, puğaça yoğrulup, gelinin bereketli olması dileğiyle oynanan , belli sayı sınırı olmayıp genç kız ve kadınlar tarafından oynanır. Oyun ferdi hareketlerle oynanır. Oyunu kuran kişi çok eski bulgulara dayalı olup gerçek kaynağı bilinmektedir.AĞIR BAR -ÜÇ AYAK Yurdumuzun bir çok yöresinde adımlardan ismini alan, bölgemizde de aynı isim altında bar türünde oynanan bir oyundur. Oyunun ağırlama, hoplatma, hızlanma bölümleri vardır. Oyunun üç ayak adında oynanması, üç adım kuralına bağlı olmasındandır. Oyun, tek sıra bağımlı, sağ yöne çizilen tek sıra halinde oynanır. Bölgemizde bu tür oyunlar, bir çok isim altında oynansa bile, hepsini toplayıcı özellik olarak üç ayak ismi kullanılır.Yöremizde, ağırlama bölümlerinde, bu tür oyunlarda kadınlar ve erkekler tarafından, karşılıklı atma türküleri söyleyerek oynanabilmektedir. Oyun, sağ yay üzerinde yarım daire formunda oynanır. Kız-erkek karma veya yalnız bilinmemektedir. Halk arasında düğünlerde, harmanda sıkça oynanılan bir oyundur.Giyim Cumhuriyet dönemine kadar yöredeki en dikkat çeken erkek giysisi, yerli yünden köy tezgahlarında dokunan ve şal adı verilen kaba kumaştan dikilmiş şalvar ve çuha idi. Genç kızlar ise fistan ve üstüne sıkma yelek giyerlerdi. Bellerine kuşak sararlar, başlarına tepesi düz fes, bunun üstüne renkli yazma, en üstüne de beyaz uzun ve bir örtülecek örterlerdi. Fesin altına Mahmudiye olarak adlandırılan para takarlardı. Yazma üzerine alından tüm şerit halinde dolayan poşu takılırdı. Ayaklarına yünden örülmüş çorap giyilirdi. Ayağa çapula ve yemeni adı verilen ayakkabılar giyilirdi.

0 yorum:

 
;